Pripyat kentinin fotoğraflarına bakarken…

Bakışımızı hüzünle olgunlaştıran ölümdür.

Chernobyl-Today-A-Creepy-Story-told-in-Pictures-buildings1

Pripyat kentinin fotoğraflarına bakarken insan ilk bakışta bir gariplik hissediyor ama ne olduğunu anlayamıyor. Yeşillikler içinde uygar bir yerleşim merkezi gibi görünüyor. Her yanı devasa ağaçların sarmış olduğu yemyeşil bir yer. Oysa Pripyat, Ukrayna’da terk edilmiş bir şehir. 1986 Yılında Çernobil nükleer santralinden çevreye yayılan öldürücü miktardaki radyasyondan etkilenen patlamaya en yakın yerleşim yeri. Elbette insanlar bu olaydan sonra arkalarına bakmadan şehri terk ettiler. Ama radyasyonun etkileri yıllarca sürdü, binlerce insan kanserden öldü. Fotoğrafların devamı için buraya bakabilirsiniz. Bu etkileyici fotoğrafları bir yıkımın ve yok oluşun destansı imgeleri olarak da okumak mümkün. Beni etkileyen şey doğanın terk edilmiş şehri yeniden zapt etmesindeki büyüleyici vahşilik. Doğa’ya ilişkin algılarımız kuşkusuz zaman içinde değişime uğradı. Atalarımız için bilinmezin ve tehlikenin simgesi olan orman artık algılarımızda son derece olumlu bir yer işgal ediyor. Geçmişte, kapısını sıkı sıkıya kapattığı kale kentlerde ormandan ve vahşi doğadan korkarak yaşayan insanoğlu için şimdi bu anlam ters yüz olmuş durumda. Artık orman, doğa korunması gereken, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya, kırılgan bir canlı adeta. İşin bu yönü çok ciddi… Gerçekten de gezegenin geleceği çevre sorunlarına göbekten bağlı. Ama ben yine de fotoğraflara dönmek istiyorum.

“Pripyat kentinin fotoğraflarına bakarken…” okumaya devam et