Yaratıcı Yazarlık Eğitimi Yeni Dönem Kayıtları Açıldı

Öykü ve roman yazmak isteyenlere yönelik uygulamalı yaratıcı yazarlık (online) eğitimi için kayıtlar açıldı. Programı incelemek ve ayrıntılı bilgi almak için: https://www.muratgulsoyatolye.com/atolyeler/yaratici-yazarlik-semineri/

Bu eğitimi daha önce almış olanlar için devam atölyesinin de kayıtları başladı: https://www.muratgulsoyatolye.com/atolyeler/yaratici-yazarlik-atolyesi/

Sait Faik Nasıl Yazıyor?

Büyük yazarların yapıtlarını nasıl yarattıkları, öykülerini, romanlarını nasıl yazdıkları, konularını nereden bulduklarından tutun da günün hangi saatinde nasıl bir kalem kullanarak yazdıklarına kadar yazma sürecinin en ince ayrıntıları her zaman merak konusudur. Bu merakın ardında çeşitli nedenler vardır. Belki bir kısmımız, yazma becerisini geliştirmek, o sevilen yazar gibi etkileyici yapıtlar ortaya çıkarabilmek için yazarlık sırlarının peşindedir; ancak azımsanmayacak bir çoğunluk da yazarın nasıl bir insan olduğu sorusuyla ilgilidir. Onu sıradan insandan ayıran nedir? Bu, yaratıcı işlerle uğraşan tüm sanatçılar için geçerli bir sorudur. Müzisyen o melodileri nasıl besteler, ressam dünyayı nasıl görür, büyük roman fikirleri akla ne zaman düşer? Çünkü her şeyin sıradanlaştığı günümüz dünyasında sanat yapıtı olağanüstüdür ve bunun yaratıcısı da olağandışı bir insan olmalıdır. Aydınlanmadan beri dünya büyüsü bozulmuş bir yerdir. Modernite denilen bu yeni dönemde olup biten her şeyin faili insandır, tanrı çoktan ölmüş, mucizeler çağı kapanmıştır. Artık dünyanın işleri dünyada halledilmektedir. Sekülarizm tek geçerli dünya görüşüdür. Her ne kadar II. Dünya Savaşı’nın hayalkırıklığı insanları New Age inanışlara ve arkaik dinlere dönmeye ittiyse de ve günümüzde dinsel inançlar kimlik siyasetinin kullanışlı araçları haline gelmişse de insan hayatı geri döndürülemez bir şekilde dünyevileşmiştir. Dini inançlar da dahil olmak üzere artık her şey dünyevidir. İşte bu yeni insanın, seküler insanın mucizeyi arayacağı yer sanat galerisidir, kütüphanedir, edebiyattır. Seküler insanın yeni dini sanattır, peygamberi ya da şamanı da sanatçıdır. Bunun anlamı şudur, dünyevileşen ve bu yüzden de büyüsü bozulan hayatımızın içinde olağanüstü hatta doğaüstü ancak sanatsal deneyimde yakalanabilir. Bu bakış açısı sanatçıyı dünyevi olanın dışında bir yerde konumlandırmaya çalışır. İşin ilginç yanı çoğu sanatçının da buna inanması ve kendi sanatının büyüsüne kapılmasıdır. Böyle bir sanatçıya o şaşırtıcı güzellikteki heykeli nasıl yaptığı sorulduğunda “O taşın içinde gizliydi, tek yaptığım fazlalıkları yontup çıkartmak oldu,” gibisinden cevaplar vererek sanatsal deneyimi seküler bir mucize olarak sunar. Oysa sanatsal üretim sadece esin perisinin gizemli dokunuşu değildir, yıllara yayılan zor bir çalışma sürecini de içerir. Kadavraların başında geçen azap dolu anatomi derslerini kimse anlatmak istemez…

“Sait Faik Nasıl Yazıyor?” okumaya devam et

Dr. House: 21. Yüzyılda Akla Dönüş

Bu yıl gösterime girmesi beklenen Next People adlı televizyon dizisinin yazarı Salman Rushdie, günümüzde televizyon dizilerinin, düşünceleri iletme ve hikaye anlatma konusunda, romanların ve filmlerin yerini alma yolunda olduğunu söylüyor. Çok da haksız değil, günümüzde sinema sektörü çok farklı bir kanalda ilerliyor. Yapımcıların 300 milyon doları bol bol özel efektli ve aksiyonlu bir çizgi roman uyarlamasına yatırmaları işten bile değil ama Geceyarısı Çocukları gibi bir romanı sinemaya aktarmak için gereken devasa bütçeyi hiç kimse aklından bile geçirmiyor, diyor Rushdie. Düşünsel yanı yüksek bir sinema filmiyle gişe yapılması neredeyse imkansız. Özellikle Amerikan izleyicisinin sinemaya gitme yaşı 12-18 aralığına çekildiğinden beri belirli konulara ve basit anlatımlar içine sıkıştı sinema endüstrisi. Sinema salonlarında vizyona giren ana akım filmlerde umduğunu bulamayan yetişkin izleyiciler evlerindeki yüksek çözünürlüklü televizyon ekranlarının karşısına geçip farklı platformlardan dizi izlemeye başladı. Bu yüzden de sinema filmleri her geçen gün Amerikan ergenlerinin zeka ve beğenisine göre aşağı doğru inerken televizyon dizilerinde şaşırtıcı bir çeşitlilik göze çarpıyor. Çağdaş dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan Rushdie, The Sopranos, Madmen gibi geniş kitlelere ulaşmış ve aynı zamanda da nitelikli televizyon dizilerinin kendisine cesaret ve ilham verdiğini söylüyor. Gerçekten de, sansür kurallarını hiçe sayan bu yapımlar, televizyon dizilerine farklı bir gözle bakılmasına yol açıyor.

“Dr. House: 21. Yüzyılda Akla Dönüş” okumaya devam et

13 Çok Kısa Öykü

>1.
Bu gün bir türlü atmaya elimin varmadığı ıvır zıvırın durduğu dolabı açtım. Bir tomar tozlu fotoğraf üzerime düştü. Onlarcasını siyah bir çöp torbasına doldurup, dolabın üst rafına bozuk ütüyle, kokuşmuş kramponların üzerine sıkıştırmışım. Hepsi yerlere yayıldı. Bir zamanlar kendim dahil herkesin ne kadar genç olduğuna hayret ettiğim o korkunç fotoğrafları ellemek bile istemediğim için evden kaçarcasına çıktım. Bir gün döner toplarım.

2.
Telefondaki ses kendini tanıtmamakta diretiyordu. Bir zamanlar aşk yaşadığım bir kadın olduğunu ima eden cilveli bir edayla konuşuyordu. Yanlış numara olduğunu söylemek istemedim.

3.
Araba kullanıyordum. Radyonun istasyon düğmesi sayısal olmadığı için hangi frekanstan yayın yaptığını öğrenemediğim bir kanalda duydum: Çok az ömrüm kalmış. Şaşkınlıktan kaza yapıyordum. Son anda kanalı değiştirmeyi akıl ettim.

4.
Yirmi yıldır oturduğum mahallenin karakolunun önünden geçerken nöbet tutan polis memuruna her zamanki gibi selam verdim. Arkamdan koşup kolumu sertçe tuttu. Karakoldakilerin kimliğim konusunda kuşkuları olduğunu söyledi. Soğuk soğuk terledim. O gün hayatımda bazı değişiklikler yapmaya karar verdim. Sonradan şaka yaptığını anladım ama artık çok geçti. Kararlarımı uygulamaya koymuştum.

5.
Üzgün olduğum bir gece, kartpostal koleksiyonumu komşunun oğluna verdim. İyi ki önceden hepsinin fotokopisini almışım.

6.
Olur olmaz zamanlarda uykum geliyor. Gizli gizli uyumayı alışkanlık haline getirdim. Fakat hiç rüya göremiyorum. Uyumadan önce eskiden görmüş olduğum rüyaları düşünüyorum. Rüya aleminin yanlış bir kapısından dışarı çıkmışım gibi geliyor, dönüş yolunu bulamıyorum.

7.
Birilerinin en kısa öykü yarışması düzenlemesini bekliyorum.

8.
Boş zamanlarımda çocukken çözemediğim matematik problemlerini çözüyorum.

9.
Geç kaldım.

10.
Lisedeki en yakın arkadaşım psikolog olmuş. Telesekreter fobisi olan hastalara baktığını öğrendiğimden beri onu aramıyorum.

11.
Sabahları kalktığımda kalbimin bomboş olduğunu hissediyorum. İçmek için bir bardağa su koyup dikkatle inceliyorum. Yanlışlıkla bir su perisi yutmak istemem.

12.
Karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmadığım için gündelik hayatım tehlikelerle doluymuş. Pencereden beni izleyen yaşlı komşumuz bir gün bu yüzden öleceğimi söyledi. Bunun beni şaşırtmayacağını söyledim. ‘Beni de’ diye cevapladı. Yaşlı gözleri hınzırca parlıyordu. Oturduğum daireyi torunu için satın almak istediğini nicedir biliyordum.

13.
İşyerindeki arkadaşlar benim için sürpriz bir doğum günü kutlaması hazırlamışlar. Çok şaşırdım ve sevindim. Onlara başka bir günde doğduğumu söylemedim. Onların da beni başkası sandıklarını çok sonra öğrendim.