“Büyük İnsanlık” Öldü mü?

Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.

Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.

Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.

Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.

Nâzım Hikmet’in en hüzünlü şiirlerinden biridir bence Büyük İnsanlık. Sıradan insanın, yokluklar ve imkansızlıklar içinde debelenen modern insanın bir resmidir. 1958 yılında yazılmış olan bu şiir muhtemelen “Büyük İnsanlık” nutukları atanların yüzüne çıplak gerçeğin ifade edilişidir. Sonu umutlu biter gerçi, hiçbir şeyi olmasa da umudu var insanın denilir, umudu olsun istenir, umut olmazsa insanlığın biteceği besbellidir.

Aradan zaman geçer, çok değil, 1973 yılında edebiyatımızın bir başka söylem kırıcı yazarı çıkar, Tehlikeli Oyunları yazar ve orada Büyük İnsanlık’ı kişileştirerek onun hikayesini Nâzım’ın bıraktığı yerden alır ve nihayete erdirir.

“Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, ‘Yahu insanlık öldü mü..?’ diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde, ‘İnsanlık öldü mü?’ ya da ‘İnsanlık ölür mü?’ biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır ; Herkes insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok… İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat, insanlık aleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir alemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeye başlamışlardır. Bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. İnsanlık artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar insanlığın olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıstırap çektiğini öğreneceklerdir. İnsanlığın güzel ve çekingen yüzünü ben de görür gibi oluyorum. Zavallı insanlık kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve insanlık için bir şeyler yapmaya çalışanları sevgiyle izlerdi. Bugün için insanlık ölmüşse de, onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamaya devam edecektir. İnsanlıktan paylarını alamayanlar için zaten bir ölüydü; onun bu kadar uzun yaşamasına şaşılıyordu. Yıllarca önce küçük bir kasabada dünyaya gelen insanlık, dünya savaşlarından birinde, çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı. Bu olaydan sonra, hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan insanlık, önce ki gece sabah karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar, insanlıktan ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır. Doğru dürüst bir tahsil göremeyen ve kendi kendini yetiştiren insanlık hiç evlenmemişti. Küçük yaşta öksüz kalan insanlığa, doğru dürüst bir mirasta kalmamıştı; bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca insanlık, başkalarının yardımıyla geçinmeğe çalışmıştı. İnsanlığın ölümüyle ülkemiz, boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz, insanlığın yakınlarına baş sağlığı ve sonsuz sabırlar diler. Not: merhumun cenazesi, önce, uzun yıllar yaşamış olduğu hürriyet caddesinden geçirilecek ve ölümüne kadar içinde barındığı ümit apartımanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade törenden sonra toprağa verilecektir.”

Oğuz Atay bir gazete haberi diliyle kaleme aldığı bu metinde aslında çok önemli bir tarihi olaya da işaret ediyor. “Ölüm nedeni” olarak ömrü boyunca izlerini bedeninde taşıdığı hastalığa dünya savaşlarından birinde cephede ciğerlerini üşüterek zayıf düştüğü için kapılmıştır. Gerçekten de dünya savaşları, 19. yüzyıla hakim iyimser modernleşme hayallerini yerle bir etmiştir. Modernleşerek uygarlaşmanın hayali dünya savaşlarının acımasız sonuçları ile yok olup gitmiş yerini derin bir umutsuzluğa bırakmıştır. Modernitenin başını çeken ülkeler ilk ağızda bu dünya savaşlarının faturasını ödemişlerdir. Bu savaşların ilkinde 16 milyon ikincisinde 11 milyon insan ölmüş ve milyonlarcası yaralanmış ve savaşın sonuçlarından etkilenmiştir. Nâzım Hikmet insanlığın halen ve gelecekte de umudu ile yaşayacağını söylerken Atay kendine has kara mizahıyla “ölümüne kadar içinde barındığı ümit apartımanı bodrum katı”ndan söz eder. Evet umutluydu ama o insanlık artık yok derken günümüzün dünyasını işaret ettiğini düşünmeden edemiyor insan.

5 Hafta 5 Roman (Dünya Edebiyatı – İyilik ve Kötülük )

iyi yazar olmanın iyi okur olmaktan geçtiğini bilenler için

Murat Gülsoy’dan çağdaş edebiyatın sıradışı romanları üzerine yeni bir seminer dizisi…

Dostoyevski’den Yeraltından Notlar, George Orwell’dan 1984, William Golding’den Sineklerin Tanrısı, Antony Burgess’den Otomatik Portakal, Arnon Grünberg’den Tirza

İnsan insanın kurdu mudur? Çocuklar her zaman masum mudur? Özgür iradenin olmadığı yerde iyilikten söz edilebilir mi? Baskı altındaki insan aşkı bulabilir mi? Batılı entelektüelin yeraltından yazdığı notlar yirmibirinci yüzyılda nasıl okunur?

İyilik ve kötülük meselesine odaklanan modern edebiyatın unutulmaz eserlerinin tartışılacağı bu seminer dizisinde varoluşçuluktan postmodernizme uzanan bir düşünce macerasının izi sürülecek ve farklı roman yazma teknikleri ele alınacaktır.

Başlangıç tarihi: 12 Mayıs 2012, Cumartesileri 11:00-13:00

Bilgi ve kayıt için:
Tel         : 0212 359 58 13
e-posta: kurslar@bumed.org.tr