#KİMBUYAZARLAR

Sabitfikir’den aktarıyorum:

“Türk edebiyatının gelişimine katkı sağlayacak nitelikteki özgün edebiyat eserlerini üretecek veya bunları yayımlatacak” yazarlara maddi destek sağlamak amacıyla 25 Aralık 2013’te yürürlüğe giren Edebiyat Eserlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik tartışma yarattı. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünün internet sitesinde projeye 290 kişinin başvurduğu, 40 projenin kabul edildiği, toplam 463 bin TL dağıtılacağı açıklandı. Fakat devlet desteği alan yazarların ve seçici kurulda bulunanların isimlerine yer verilmedi. Bu durum edebiyat dünyasında tepkilere neden oluyor.”

Edebiyat, sanat, bilim elbette halkın parasını halk adına harcayan devlet tarafından desteklenir. Kaldı ki tiyatro, sinema gibi sanat dalları yıllardır desteklenmekte, edebiyat alanında da TEDA projesi kanalıyla Türk Edebiyatı’nın yabancı dillere çevirisi yine uzun zamandır devlet tarafından desteklenmektedir. Tüm bu destekler zaman zaman tartışılmakta, kimi siyasi baskı ya da ödül aracı olarak kullanılma kuşkusu ile gündeme getirilmektedir. Ama ilk kez bu şekilde geniş tepkilere yol açan bir “destek”le karşı karşıyayız. İtiraz noktası son derece meşru: Desteğin verilme şekli şeffaf değil. Seçici kurul belli değil, desteği alanlar belli değil. O zaman da #kimbuyazarlar diye sormak tüm vatandaşların en doğal hakkı ve görevi haline geliyor.

Bunca destek mekanizması varken ilk kez böyle bir uygulama yapılıyormuş gibi davranılması desteğin üzerindeki şaibeyi de artırıyor. Bunca şaibeli bir desteğe kendine ve edebiyata saygısı olan hangi yazar başvurur?

Türkiye’de yıllardır TÜBİTAK bilimsel projelere destek veriyor. Hem de bu projeler yüzlerce bin liralık bütçelere sahip büyük projelerdir. Yani yukarıda sözü edilen 463 bin liralık destek kimi zaman sadece BİR projeye verilen normal destek miktarıdır. Tüm biliminsanları her yıl bu desteklere başvururlar ve bunlardan ancak bazıları desteklenir. Kabul oranları destek tiplerine göre değişmekle beraber %30 civarındadır. Yani 10 projeden 3’ü destek alır. Konuyla ilgili ayrıntılı bir belge için:

http://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/ardeb_sunum.pdf 

Uzun sözün kısası, devlet bilimsel araştırmaya her yıl milyarlarca lira dağıtmaktadır. Bunu yapabilmek için de oldukça şeffaf bir panel sistemi kurulmuştur. Projeler ilgili konuda çalışan biliminsanlarının oluşturduğu panellerde değerlendirilir, ret edilenlere ret gerekçesi açık bir şekilde rapor halinde sunulur. Siz de projenizin neden ret edildiğini bilirsiniz, panelistlerin yanlış düşündüğünü iddia ediyorsanız yeniden başvurabilirsiniz. Bir fikir vermesi açısından 2013 yılında 151 farklı üniversiteden 3617 adet proje 847 panelde 4795 panelist tarafından değerlendirilmiştir. Olabildiğince sağlıklı bir değerlendirme süreci olduğu söylenebilir. Panellerin değerlendirme kapasitesi üniversitelerden panelist olarak çağrılan biliminsanlarının yeterliliği ile sınırlıdır. Ama daha önemlisi: Bu sistemde bazen proje sahibi olarak başvuran durumundasınızdır, bazen de panelist. Böylelikle devasa destek miktarları şaibesiz bir şekilde dağıtılır.

Peki devlet bilimsel araştırmaya neden büyük destekleri sağlıklı bir yöntemle dağıtmayı becerebiliyor da mesele edebiyata gelince bu şekilde demirperde ülkelerine yakışacak şaibeli bir yöntem benimsiyor? Çünkü devlet bilimsel destekleri verirken uluslararası ölçekte yayımlanabilecek kalitede bilimsel araştırma, patent, buluş, tez bekliyor. Bunun için de bilimsel bir yöntem kullanmak zorunda, yani en iyi projeleri desteklemek zorunda. O halde edebiyat eserlerinin desteklenmesi sürecinde bu türden bir kalite beklentisinin olmadığı sonucuna varıyoruz. Eğer öyle olsaydı, çok daha uygun bir mekanizma kurulabilirdi. Peki amaç edebiyatta kaliteli yapıtların ortaya çıkmasını desteklemek değilse nedir? Niyet iyi bile olsa bu şekliyle kurgulanmış olan “destek” bu soruların sorulmasına yol açıyor. Umarız yapılan hatadan dönülür ve şeffaf bir destek mekanizması kurulur.

5 Replies to “#KİMBUYAZARLAR”

  1. Ben kitaplarımı kendim bastırıyorum. Edebiyat çevresince tanınmadığım için okuyucumu da kendim seçebiliyorum. Çok mutluyum. Edebiyat jürilerinin ve dergi editörlerinin seçtiği yazarları gülünç buluyordum bir de bu teşvik edilen yazarlar çıktı. Ben kitaplarımı kendim bastırıyorum. Çok mutluyum. Osman Akalın.

    Beğen

  2. İşte destek alamayan dosyamdan bir kaç zırva.

    ANNE
    El kadar bir kâğıt parçası gördüm
    bir ağacın gövdesine sımsıkı yapışmıştı.

    İŞ
    Elden geleni yapmak hamallık
    akıldan geleni yapmak ustalıktır.

    OYUNCAK KAZASI
    Uçurtma düşünce kimse ölmez
    bir çocuk yaralanır.

    BİLGE-SU
    Nesnelerin en bilgesidir musluk
    açmaz ağzını siz açmazsanız
    ve ne güzel söyler suyun şarkısını.

    MUSLUK
    Dedim, susuzluk nedir ey musluk?
    Dedi, sorma, içim yanar
    ağzım açık kalınca ağzımdan akan suya.

    ANLAMLANDIRMAK
    Hep boş tarafını görürüm bardağın
    sürahinin içini dökmesine yer bırakmak için.

    MUM
    Siz de ağlamadınız mı
    canınız yandığında.

    İÇ İÇE İKİ İMGE
    Bir ses gördüm az önce
    karanlıktı
    kimin olduğunu duymadım.

    HAYAT
    Ölümle bize öteyi gösterir
    bu arada güzel şeyleri narkoz olarak verir.

    BERABERLİK
    Bir kitabın bir kişiyi iki elinden tutup bir başka
    dünyaya götürdüğünü gördüm.

    KİR
    Kirli çamaşırlarımı sepete atarken şöyle derim:
    ben sizden daha kirliyim.

    Unutuş
    Kendini atılmış, unutulmuş mu hissediyorsun?
    Bir çakıl taşıyla konuş.

    SÖZ
    Kişi, güzel bir sözden sonra kalan tortudur.

    SİYAH
    Renklerin de kara bahtı varmış.

    Kültür bakanlığı memurlarının sanattan anlamadıklarını bir kez daha öğrendim: yarın için sakladığım mantarlara biraz daha ‘kültür’ katmış oldum.

    Beğen

Yorum bırakın