Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra

>

Üzerine çok fazla bir şey söylemeyeceğim, romanı okumak gerek. Son zamanlarda beni en çok etkileyen kitaplardan biri Barış Bıçakçı’nın romanı: Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra. Garip şey, bir intiharı anlatıyor kitap ama bende uyandırdığı duygular trajik değil; evet, hüzünlü ama asla acı değil. İnsanı kendinden çıkaran bir acı değil. Daha çok şöyle bir duygu: şehrin keşmekeşi içinde debelenirken aniden bir Bülent Ortaçgil şarkısı ile duraklamak ya da bir Fikret Kızılok şarkısıyla geçmişe dönmek. Ama kaybolup gidene üzülmek değil. İşte hiçbir şey kaybolmadı, hepsi hep buradaydı, ama sadece zaman geçti, demek gibi.
Kitabın adı gözümün önünde bir sahne canlandırıyor: bir çocuk, kâğıttan yaptığı uçağı yüksek bir yerden bırakıveriyor ve uçak bir süre yere paralel gittikten sonra çakılıyor. Çocuk daha uçağı yaparken biliyor çakılacağını ama yine de o uçabildiği kısa süre boyunca eşsiz bir deneyim yaşıyor. Hayatın ne olduğunu anlatan bir deneyim. Ama henüz çocuğun bu deneyimi ifade edecek sözcükleri yok…
Tabii romana adını veren “uçuş” bu değil. Hiç değil. Roman kişilerinden biri olan Başak’ın sözleriyle: “Ve ben bir adım atarak korkuluğa yaklaşacağım, saçlarımı balkondan aşağı sarkıtacağım, kendimi boşluğa bırakacağım. Yolda karşıma iyi niyetli biri çıkacak ve soracak olursa, aşağıdaki insanları gösterip, bir süre yere paralel gittikten sonra onlara anlayamayacakları şeyler anlattım, diyeceğim. Öyle olsun.” Bu sözlerin sahibi Başak ve çevresindekiler, onun yaşamına sıkı sıkıya bağlı olanlar ya da tesadüfen temas eden kişiler anlatıyor, anlatılıyor kitap boyunca. Bazen Başak da söz alıyor. Kimi zaman intihar öncesi bir zaman dilimini görüyoruz, Başak yaşıyor, ona hayran oluyoruz, onu seviyoruz, yapmasa diyoruz içimizden; kimi bölümlerde de anlıyoruz ki her şey çoktan olup bitmiş, artık geri dönüş yok. Ama sadece Başak değil kitabı okurken yanı başında olduğumuz karakterler. Romandaki herkes…
Çeşitli sahneler ve anlar görüyoruz kitap boyunca. Çok parçalı bir anlatı söz konusu. Ancak tüm bunları birleştirip bize iyi tasarlanmış bir kurmaca olarak sunmaya çalışan bir yazar otoritesini hiç hissetmiyoruz. Belki de o yüzden kitap yayımlandıktan sonra insanlar bir süre bunun bir roman mı yoksa bir öykü kitabı mı olduğunu tartıştılar. Ne iyi ki yayınevi kitabın hiçbir yerine türüne ait bir ibare koymamış. Kısa bölümlerin gerçekten de bağımsız öyküler gibi okunması mümkün. Çünkü roman kısa sahnelerin anlatıldığı bir an’lar dizisi. Yaşam anların toplamı mıdır? Bir açıdan bakıldığında evet öyledir. Ama bu insana acı verir. Çünkü an’lar gelip geçicidir. Çünkü an’lar kopuk kopuktur ve insanı bir bütüne ulaştırmazlar, tam tersine insana hayat denilen şeyin bir bütünlüğü olmadığını hatırlatırlar. Oysa bizler hayatımızı bir roman gibi derli toplu bir hikâye olarak okumak ve yaşamak isteriz. O zaman hayatın anlamını bulduğumuzu düşünürüz. Aslında içten içe biliriz bunun gerçek olmadığını ama yine de kendimizi bütünlük yanılsamasına teslim ederiz. Hatta kimilerine göre bu yüzden roman okuruz; o giriş ve sonuç bölümleri arasında yer alan uzun gelişme bölümü arzumuzu makul bir hikâye ile ertelediği için okumaktan zevk alırız. Ancak Barış Bıçakçı’nın romanının ne bir giriş bölümü var ne de bir sonuç kısmı. Birbiri ardına gelen bölümler hayatın beklenmedik anlarını karşımızda görünür kılıyor; ama şaşırmıyoruz, müthiş bir tanıdıklık duygusu sarıyor içimizi.
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra, hayat dediğimiz deneyim silsilesini telaşsız, sakin, tüm bunlar aslında yazılmıyormuş gibi, birileri okumayacakmış gibi doğallıkla anlatan kelimenin tam anlamıyla deneysel bir roman. Kitaplığımın kalıcı eserler bölümünde çoktan yerini aldı.

7 Replies to “Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra”

  1. >Bal hakkındaki yazınıza yaptığım yorumda kardeş ruhlar olduğumuzdan bahsetmiştim. Derinden etkilendiğim Bal(ve tabii üçlemenin diğer iki filmi)nden sonra 2 ay önce okumuş olduğum bu etkileyici kitaptan bahsetmeniz tesadüf mü? Yoksa sırada bir Bülent Ortaçgil yazısı mı var?Not: Tatil Kitabı'nın yönetmeni Seyfi Teoman, Barış Bıçakçı'nın bir diğer harika kitabı Bizim Büyük Çaresizliğimiz'i sinemaya uyarladı ve haziranda Adana Altın Koza Film Festivali'nde filmin galası yapılacakrumuz: Rüya ile Galip

    Beğen

  2. >Kitabı mutlaka okyacağım. İlginç bir tesadüf, Fikret Kızılok & Bülent Ortaçgil şarkısıyla hem duraklamayı hem geçmişe dönmeyi yaşadım dün. Değirmenler. Bu hisleri yaşatanın müzikte mi, sözlerde mi, yoksa söyleyenlerde mi olduğunu düşğndüm uzun uzun. Birbirinden ayıramadım. Hayatı böyle hissederek yaşamak için ne yapmak gerektiğini düşündüm sonra. Bulamadım.

    Beğen

  3. >Roman okumanın en güzel yanı bu, belki hiç düşünmediğiniz duyguları düşünmek o hissiyatı veriyor romanlar bize. özellikle intihar etmeyi dönem dönem düşümüş ama buna asla cesaret edememiş biri olarak, adı geçen romanı okumak isterim en yakın zamanda.

    Beğen

  4. >Barış Bıçakçı'nın bu kitabını okudum ve çok sevdim. Siz de böyle deneysel şeyleri çok seviyorsunuz sanırım o yüzden sevdiniz.. Çünkü 'Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra' gerçekten an an yazılmış ama pazıl parçaları gibi birbirine bitiştirilebilen hikayeler dizisi..Özellikle küçük küçük etkilenmeler hissediliyor. Barış Bıçakçı yalın cümlelerle ama derinden etkileyen şeyler yazıyor. Usul usul edebiyat…

    Beğen

  5. >Barış Bıçakçı'nın bu kitabını okudum ve çok sevdim. Siz de böyle deneysel şeyleri çok seviyorsunuz sanırım o yüzden sevdiniz.. Çünkü 'Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra' gerçekten an an yazılmış ama pazıl parçaları gibi birbirine bitiştirilebilen hikayeler dizisi..Özellikle küçük küçük etkilenmeler hissediliyor. Barış Bıçakçı yalın cümlelerle ama derinden etkileyen şeyler yazıyor. Usul usul edebiyat…

    Beğen

Yorum bırakın